Create a Myspace LED Scroller




   
 
  Yeşil Tehlike `Klor`
Yazar : Bahtiyar Çobanoğlu -------------------------------------------------------------------------------- Sayı : 7.Sayı (Temmuz - Eylül 2005) -------------------------------------------------------------------------------- Konu : Kimyasal -------------------------------------------------------------------------------- Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin vücudunda zararlı kimyasal maddelerin, o daha doğmadan birikmiş olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Oysa, annenin yaşamı boyunca dokularında biriktirdiği yüzlerce endüstriyel bileşik, plasenta yoluyla bebeğin kan dolaşımına geçmektedir. Bu bileşikler, doğduktan sonra süt emerken daha da büyük dozlarda bebeğin vücuduna girecektir. Maalesef günümüzde bunların çok az bir miktarına maruz kalmanın bile, kanserden zeka geriliğine, kısırlıktan bağışıklık sistemi bozukluklarına kadar hafif veya ağır bir çok soruna yol açabileceği konusunda sayısı gittikçe artan kanıtlar bulunmaktadır. Ancak bir takım kalıcı hasarlar, çocuk yetişkin hale gelinceye kadar kendini göstermeyebilmektedir. Belki kimya sanayiinde çalışmayabilirsiniz. Hatta -pekçokları için hayal bile olsa- büyük kirlilik kaynaklarından uzakta, temiz ortamlarda yaşayabilirsiniz. Ancak yine de kimyasal maddelere maruz kalacaksınız. Nasıl mı? Elbette hepimizin paylaştığı gıdalar, hava ve su aracılığıyla! Çünkü şu anda endüstri atıklarının deposu haline gelmiş bir dünyada yaşıyoruz. Örneğin, 1940’lardan bu yana, Amerika Birleşik Devletleri’nde sentetik organik kimyasalların üretimi günümüzde kırk kat artmıştır. 70.000’den fazla endüstriyel kimyasal madde üretilmekte ve satılmaktadır. Bunlardan bazıları yılda yarım milyar kilo üretilmektedir. Birçoğu doğal ayrışmaya dayanıklıdır ve zamanla rüzgar ve su akıntıları aracılığıyla dünyaya yayılırlar. Böylece yüzlerce, hatta binlerce insan yapımı kimyasal madde, derin okyanuslardan Kuzey Kutbu’na, nehirlerden kan dolaşımımıza kadar her yere ulaşmakta ve yayılmaktadır. Işte organoklorinler adı verilen kimyasallar dikkat çekmeye çalıştığımız böyle bir tehlikenin önemli bir parçasını oluşturmaktadırlar. Ister-seniz burada biraz durup, ‘düşmanla mücadele etmenin ilk şartı, onu tanımakla başlar’ gerçeğinden hareketle; bizlere, bütün çevreye ve hatta gelecek kuşaklara olan zararlı etkisinden söz etmeden önce, her gün bir şekilde temas halinde olduğumuz ve bir türlü kaçınamadığımız bu organoklorinleri tanıyalım. Peki Nedir Organoklorinler? Organoklorinler, bir veya daha fazla klor atomu içeren organik kimyasal bileşiklerdir. Dayanıklı olmaları ve biyo-akümülasyon (birikmeleri) nedeniyle organok-lorinler, gezegenimizin neredeyse her santimini kirletmektedir. Herhangi bir endüstriyel kaynaktan uzak kutup bölgelerinde bile, çok çeşit ve sayıda organoklorin, balinaların, fokların ve kutup ayılarının dokularında bulunabilmektedir. Aynı şekilde bizim vücutlarımıza da girmektedirler. Yüzlerce toksik (zehirli) organoklorin, fazla bir kirliliğe maruz kalmayanlarda bile, yağ doku-sunda, anne sütünde, kanında ve nefesinde bulunmaktadır. Havada taşınabilen organoklorin parçacıkları, klo-run ozonla reaksiyona girebileceği stratosfer tabakasına kadar ulaşmakta ve güneşin zararlı ultraviyole ışınlarını engelleyen bu kalkanı delmektedir. Bütün kirlenmelerin nedeni organoklorinler değildir elbette; bazı metaller ve klor içermeyen klorsuzlaştırılmış sentetik organik kimyasallar da halk sağlığı için tehlike oluşturmaktadırlar. Fakat organoklorinler; çevre, yaban hayatı ve insan dokuları için zararlı kirleticileri içeren, resmi ve gayrı resmi listelerin tamamında en önemli yeri işgal etmektedir. Organoklorinler Nereden Geliyor? Endüstride klor gazı ilk olarak 20. yüzyılın başlarında üretildi ve II. Dünya Savaşı’nın sonrasına dek kullanımı oldukça sınırlı kaldı. Eğer klor kimyası küçük ölçüde kullanılsaydı büyük bir problem oluşturmayabilirdi. Ancak sonraları klor endüstrisi çok büyük bir hızla gelişmeye başladı. Bugün, dünya kimya endüstrisi yılda 40 milyon ton klor üretmektedir. Akıllara durgunluk veren bu miktardaki klorun çoğunluğu organoklorin ve yan ürünlerin eldesi için kullanılmaktadır. Bu maddeler, değişik şekillerde çevreye yayılmaktadır. Pestisitler ve kağıt ağartma işlemlerinin yan ürünleri gibi bazı organoklorinler, doğrudan çevreye dağılmakta iken, polivinil klorür (PVC) plastik ürünleri veya bunların üretimi esnasında meydana gelen zararlı atık maddeler, yakılma veya toprak dolgu maddesi olarak kullanılmaları yoluyla dolaylı olarak çevreye dağılırlar. Bu kirleticilerin hepsi klor gazının ve ondan elde edilen kimyasalların endüstriyel üretimi, kullanımı ve atılması esnasında oluşur. Bunun için gerekli işlemlere klor kimyası denmektedir. Klor kimyası, son derece güçlü bir elektrik akımının bir tuzlu su çözeltisinden geçirildiği büyük kimya tesislerinde başlar. Kimyasal adı sodyum klorür olan tuz, yani bildiğimiz yemek tuzu, aslında ekosistemlerde ve vücutlarımızda dolaşan ve bizi oluşturan organik maddelerle hiçbir şekilde bağ kurmayan, doğal bir bileşiktir. Ancak, elektrik enerjisi kullanılarak tuzdaki klorür iyonları, son derece etkili ve doğada bulunmayan yeşil renkli klor gazına dönüştürülür. Klor atomunun kimyasal yapısı, klor gazına ve organoklorinlere birtakım faydalı özellikler sağlar; fakat aynı özellikler çevresel açıdan son derece büyük sorunlar oluşturmaktadır. Ilk olarak, klor gazı son derece reaktiftir. Rastladığı her organik madde ile hızla bağ kurar. Bu yüzden etkin bir ağartıcı, dezenfektan ve başka kimyasalların sentezinde kullanılan bir maddedir. Ancak, klor ne zaman kullanılırsa, yüzlerce veya binlerce organoklorinden oluşan yan ürün karışımları da oluşmaktadır. Klorun ve Klorlamanın Olum-suz Etkileri Klorun yaklaşık dörtte üçü; kimya endüstrisinde plastikler, böcek ilaçları, çözücüler ve kimyasal ara maddeler gibi 11.000’den fazla organik klorlu bileşiklerin üterimi amacıyla kullanılır. Klorun geri kalanı başka endüstrilere satılır. Örneğin, kağıt fabrikalarında ağartıcı olarak veya kanalizasyon arıtma tesislerinde dezenfektan olarak kullanılır. Sadece altmış yıllık bir klor kimyasından sonra; dünyadaki her hayvan ve insanın, doğumlarından hatta öncesinden ölümlerine kadar zehirli bir organoklorin karışımına maruz kaldıklarını söyleyebiliriz. Ikinci olarak, klorlama, organik maddelerin kimyasal yapısını ciddi anlamda değiştirmektedir. Kolayca bozunmayan organoklorinler; plastik şeklinde veya buzdolaplarında soğutucu olarak kullanıldıklarında, uzun ömürleri nedeniyle faydalıdırlar. Ancak, aynı organoklorinler çevrede de kalıcıdırlar. Doğal ayrışma sürecine uzun yıllar -bazen yüzyıllar- boyunca direnirler ve böylece havada, suda ve sedimentlerde (su dibindeki birikintilerde) gittikçe daha yüksek konsantrasyonlarda birikirler. Diğer yandan, klorlama bir kimyasal maddeyi daha da reaktif hale getirir. Bu yüzden bazı organoklorinler kimya endüstrisindeki sentez işlemlerinde ara maddeler olarak kullanılırlar. Organoklorinlerin zehirli ve vücutta kansere yol açan şekle dönüşmeleri ihtimali, klorlaştırılmamışlara oranla daha fazladır. Sonuçta klorlaştırma, şu veya bu şekilde, bir kimyasalın sebep olacağı tehlike ihtimalini artırmaktır. Klorlaştırmanın üçüncü etkisi korkunç denebilecek bir probleme neden olur. Klor atomunun ilavesi, orga-nik kimyasalların yağlarda çözülme yeteneklerini artırır. Bu yüzden organoklorinler, yağ bazlı maddeler gerektiren araçların temizlenmesi, yüzey kaplama işlemleri gibi endüstriyel süreçler için harika çözücülerdir. Ancak, yağda çözülebilen organoklorinler bir kez çevreye atıldı mı, biyoakümülasyon denen bir süreçle canlı varlıkların yağ dokularında birikirler. Biyoakümülatif bileşikler, küçük organizmalardan büyüklere doğru yolculuklarında konsantrasyonlarını artırarak, çevreden besinlere geçerler. Insan dokularının, kartalların, kutup ayılarının ve başka türlerin bulunduğu besin zincirinin tepesine vardıklarında, bazı orga-noklorinlerin konsantrasyonları çevredeki seviyelerinin birkaç milyon katına çıkmaktadır. Son olarak, klorlaşma zehirin etkisini hemen her zaman artırır. Bu, organoklorinlerin etkin böcek öldürücüler ve antibiyotikler ola-rak kullanımına imkan sağlar. Ancak, zehirli olması istenmeyen organoklorinler de toksik olabil-mektedir ve çevreye bırakıldıklarında, hedef dışı organizmaları öldürmekte ve yaban hayatına zarar vermektedir. Organoklorinler Bizi Nasıl Etkiliyor? 1950’lerde bile, organoklorinin son derece zehirli olduğu ve kansere yol açtığı, düşük dozlarda vücudun organ sistemlerine zarar verdiği bilinmekteydi. Ancak sorunun gerçek boyutu son 10-15 yılda ortaya çıkmaya başladı. Şu ana dek yüzlerce bileşik test edilmiş ve incelenen organoklorinlerin tamamının; gelişme, üreme, beyin fonksiyonları ve bağışıklık gibi yaşamsal faaliyetler üzerinde çok değişik şekillerde olumsuz etkileri olduğu anlaşılmıştır. Bazı organoklorinler son derece düşük konsantrasyonlarda bu etkilere yol açmaktadır: trilyonda bir konsantrasyonlarda bile! Bu oran, 15 kilometre uzunluğunda olan ve tanker-vagonlarında sıvı taşıyan bir trende bir damla anlamına gelmektedir. Zehirlenme mekanizmalarının moleküler seviyede araştırılmasıyla, organoklarinlerin biyolojik süreçleri en yaşamsal seviyede kesintiye uğrattığı ortaya çıkarılmıştır. Bazıları, DNA’larımızdaki genetik mesajları etkileyen çok etkin mutajenlerdir. Diğerleri, hücreler arasındaki iletişimi engeller veya gen ekspresyonunun kontroluna karışıp genlerin uygunsuz zamanlarda faaliyete geçmelerine neden olarak gelişim ve fizyolojinin doğal akışını değiştirirler. Çok sayıda organoklorinin, vücudun doğal hormonlarını taklit ettiği veya onların işine karıştığı tespit edilmiştir. Bu çeşit etkiler meydana getirebilen bileşiklere yaygın olarak maruz kalmanın sonuçları son derece çarpıcıdır. Organoklorinler; düşük sperm sayısı, adet düzensizliği, çocuk düşürme, cinsel davranışlarda değişiklik, doğum anormallikleri, beyin gelişimi ve işlevinin bozulması, akli becerinin azalması, vücut dokularının kontrollu gelişim ve büyümesinin engellenmesi, kanser gelişimi ve bağışıklığın zayıflaması gibi olaylara neden olabilmektedir. Insanlar da dahil olmak üzere yeryüzündeki bütün türler, işte bu gibi etkileri olan organoklorinlere maruz kalmaktadırlar. Bundan sonra hiç kirlenme meydana gelmese bile; bu bileşikler çevrede, yiyecek maddelerinde ve bizler aracılığıyla da gelecek nesillerin vücut dokularında yüzlerce yıl daha bulunmaya devam edecektir. Çevre Için Küresel Tehdit Organoklorin bulaşması, insan sağlığı ve çevre için uzun süreli bir tehlike arzetmektedir. Bu tehditin boyut ve ciddiyeti, iklim değişimi, nükleer tehlike ve biyolojik çeşitliliğin azalması kadar büyüktür. küresel toksik kirlenmenin, bütün dünyada yavaş yavaş insanların ve diğer canlıların sağlıklarını etkilediği konusundaki kanıtlar gittikçe artmaktadır. Insanlar ve çok sayıda yabani tür, laboratuvar hayvanlarında olumsuz etkiler oluşturan dozlara yakın, eşit veya daha fazla organoklorinlere rutin olarak maruz kalmaktadır. Bu yüzyılın sonlarına doğru, organoklorinlere bağlı ozon tabakası incelmesinin neden olduğu ultraviyole radyasyon, milyonlarca insanda çoktan deri kanseri, körlük ve bağışıklık sistemi sorunlarına neden olmuş olacaktır. Besinlerdeki organoklorinlerin; deniz memelilerinden çok sayıda balık ve kuş türüne kadar birçok yabani türde, ciddi üreme, gelişim ve bağışıklık bozukluğuna neden olarak ölümlere ve populasyonlarında azalmaya neden olduğu artık tartışmasız bir gerçektir. Işyerlerinde veya kazayla organoklorinlere maruz kalan kişilerde de benzer belirtiler görülmektedir. Birçok kanser çeşidi, bağışıklığın baskılanması, kısırlık, doğum bozuklukları, düşük doğum ağırlığı ve öğrenme yeteneği bozuklukları gibi sorunlarla bağlantısının olduğu konusunda artan sayıda kanıt vardır. Organoklorinlere maruz kalmanın, geçen 20-30 yılda dünya çapında oluşan bu hastalık ve rahatsızlıkların çoğunun artmasında önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Klor, 100 yıl kadar önce açılmış olan ve hala içindeki kötülükleri yaymaya devam eden bir “Pandora’nın kutusu”dur. Bu kötülükleri durdurmanın şimdilik tek bir yolu vardır: O da hükümetlerin ve toplum kuruluşlarının elele vererek, bu kutunun kapağını kapatmalarıdır.
 
 
 
döviz
 
hava durumu
 
 
Bugün 3 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol